Herbetiz bultan ya kodek!

Cuma, Mart 9

Şehrimizi Ne Kadar Tanıyoruz - I ya da En Güzel Beş Alkollü Mekan

Madem bir gezi blogu olma iddiası taşımaya başladım, madem kamuoyunun baskısını omuzlarımda hissediyorum, madem bu yük beni Sisiphos gibi eziyor. Ben de bir gezi blogu gibi davranır ve gezmediğim zamanlarda da yaşadığım şehrin güzelliklerini anlatırım. İlla "Ay şurayı da gördüm şekerim. Vallahi Malta çok medeni bir kent." yazmama gerek yok. Öyleyse yazıyorum.

DaDasDasDaDas İstanbul'un En Güzel İçkili Mekanları DaDasDasDaDas

5 Numara

İnce'nin Yeri / Cankurtaran

İnce'nin Yeri, Cankurtaran'da herkesin İnce olarak bildiği, Cumali Abi'nin meyhenesidir. Meyhane benim odamın yarısı kadar. 10 metrekareden daha küçük olan bu güzel yeri güzel kılan şey küçüklüğüdür. İçerisi Cumali Abi'yle birlikte en fazla sekiz kişi alıyor. Takdir edersiniz ki göt göte oturan sekiz kişi koca bir barda ayrı masalarda oturan sekiz kişiden çok daha samimi olacaktır. Sabit müşterisi mahallenin alkolik amcaları, mutsuz orta yaşlıları ve civardaki öğrenci yurdunun öğrencilerinden oluşur. Sabit müşteriler zaten hali hazırda birbirini tanımaktadır. Ben Cankurtaran'a nadiden uğradığım için hiç sabit müşteri olamadım. Ben zaten hayatımda hiçbir yerin sabit müşterisi olamadım. Bir tek Taksim'deki Eski Beyrut'ta bu muameleyi görürüm. O da sık sık gittiğim için değil, arkadaşlarım yönettiği için. İnce'nin yerine senede iki üç defa giderim. Sabit müşteriler muhabbet ederken memleketimin nere olduğunu sorup, beni de muhabbetlerine dahil ederler. Orada birinin muhabbet etmeden oturması olmaz. Her seferinde gençliklerinde ne çok içtiklerini, inşaat işlerini falan anlatırlar. Ben son treni kaçırmamak için çıkar giderim. Mekanda yalnız 4 içki satılır. Soğuk bira (efes tombul şişe), az soğuk bira (efes tombul şişe), rakı (yeni rakı, tek meze beyaz peynir), şarap. Şarabın markasını hatırlamıyorum. Hiç bilmediğim tek marka şarap satılıyor. Tüm Cankurtaran'ın favorisiymiş o şarap. Cumali Abi ve alkolik dayılardan birisi gençliklerinde 24 basamaklı merdivene 24 tane o şaraptan koyar, adım adım içerek inerlermiş. Şarabı henüz denemedim.


  • Fotoğrafı bulmak epey zor oldu. Google, İnce'nin Yeri hakkında hiçbir şey vermiyor. Cankurtaran'ın fotoğraflarına bakarken buldum. Kırmızı tabela, Erol Taş Kahvesi'ne, karşısındaki lacivert Efes tabelası da bizim İnce'ye ait.

Nasıl Ulaşırım: Banliyö treninde Cankurtaran durağından inip, alt geçitten geçerek. Erol Taş Kahvehanesi'nin tam karşısında.

4 Numara

Bonema / Beyoğlu

Bu özelliksiz yeri neden seviyorum? Yazlarımın yaz okulu dönemini geçirmek için en müthiş yer olduğu için. Senelerdir yaz okulu yaparım, 7 haftalık yaz okulunda her haftanın 2-3 günü okul çıkışında buraya uğrarım. Kışları da sokakta görsem selam vermem, görmezden gelirim.
O kadar ilgimi çekmez burası kış mevsiminde.
Bu mekanla tanışmamı sağlayan kişi Marko'dur. Marko'yu nerden tanıdığımızı bilmiyorum ama Marko Beyoğlu'nda her dönem farklı barlarda çalışır, biz de o nerede çalışıyorsa gider orada takılırdık. Bonema'yı Marko aracılığıyla öğrendim. Sonra Marko gitti, ben orada takılmaya devam ettim. Marko geri geldi, tekrar gitti, yine geldi... Ben gittikçe bazı görürüm bazı görmem. Bonema'da Marko değişir ama çıkmaz sokağa dizdiği masalar değişmez. Beni tavlayan da budur zaten. Sokakta oturmanın keyfini yaşarken yanımdan zırt pırt birileri geçmez. İkinci güzelliği de aynı çıkmaz sokağa kurulmuş bir çaycı olmasıdır. Çaycı ve barın sahibi aynı olduğu için masanda istersen çay kahve istersen bira içersin. "Çay içelim"ci ve "bira içelim"ci iki insanın beraber oturabileceği ender yerlerden birisidir.
2010 yaz okulumda yine Bonema'nın çıkmaz sokağında otururken neredeyse tüm Dünya Kupası maçlarını karşımda duran kebapçının 37 ekran televizyonundan takip etmiştim. Final maçında çıkmaz sokağa koca bir TV getirmişler ama ben Kadıköy'de bir arkadaşımın ofisinde izlemiştim.
"Bir bira içip kalkacağım." diye oturduğum mekanda arka arkaya arkadaşlarla karşılaşıp masa nüfusunun 15'i aştığı, gece barı kapatıp birinin evinde sızdığım çok olmuştur. Güzel tesadüf
yaşamak istediğim günler (Hemen hemen hergün.) Bonema'ya giderim.


Bonema'da çekilmiş tek kare fotoğraf bulamadım. Bunu da facebook sayfalarından aparttım. Fotoğraftaki bar köşesinin sağ tarafı akıp giden sokak, sol tarafı benim çıkmaz sokağım oluyor. Dünya Kupası'nı izlediğim dürümcü fotoğrafçının sırtında kalıyor.

Nasıl Ulaşacağım: İstiklal'de yürürken solda T-Box'ı görünce sokağa gir, sokakta Balkan Lokantası'nın karşısındaki sokağa gir. Çok az ilerde solda. Thales ve tüm ucuz türkü barların olduğu sokak.

3 Numara

Teachers / Kadıköy

Teachers'ı dışardan çok kez görüp asla içine girmemiştim. Adı yüzünden olsa gerek hep orta yaşlı mekanı gibi gözükmüştü bana. Bundan birkaç ay önce arkadaşlarımın peşinden Jameson içmeye Teachers'a gittim. O gece ilk görüşte aşkı iki kere yaşadım. Önce Teachers'a sonra Jameson'a aşık oldum. Teachers gerçek bir korsan barıydı. Bugün korsanlar var olsa uğradıkları yer Teachers'a çok benzerdi. (Somalililer'in alkolle arası nasıl bilmiyorum.) İçerde çalan tüm müzikler marş formunda. Çoğunu bilmiyorum ama ilk dinleyişte eşlik edebileceğinizi hissettiren türden sertçe şarkılar. (Çok çirkin anlattım, kotaramadım cümleyi bir türlü. Kendimden tiksindim.) Bir örnek var şöyle. Mekanda Jameson içmek farzdır. Yoksa mekanın tadı alınmaz. Barlar sokağına göre ucuzcadır.


Bu fotoğrafı da google'dan buldum. Akşamları bu sakinlikten eser yok tabii.

Nasıl Ulaşmalıyım: Barlar sokağına girer girmez solda. Rexx'in karşısında.

2. Numara

Sakızağacı Meyhanesi / Beyoğlu

Buranın adı aslında Sakızağacı Meyhanesi değil. Ne olduğunu geçen haftaya kadar bilmiyordum. Salkım Cafe mi ne öyle kötü bir ismi var. Burası bizim için Sakızağacı Meyhanesi. Hemen karşısında Sakızacağı Taksi Durağı olduğu için öyle... Mekanın bir tabelası yok. Girişi küçücük bir merdiven. Fark etmek epey zor. Bu yüzden oldukça kemik bir kadrosu var. Bu meyhane, bir meyhaneden beklediğinz en standart özelliklerden fazlasını taşımıyor. Sevmemin sebebi de muhtemelen bu. Düşük volume Türk sanat müziği, rakı, standart mezeler. Yazın gittiğinizde güzel bir Tarlabaşı manzarası. (Fotoğrafta arkamızda kalan.) Tarlabaşı'nın amına konmadan uğranması gereken yerler arasında. Hemen her meyhanede karşılaştığımız sarhoş müşteriyi sikmek politikasından uzak durmaları da takdir edilesi.

Fotoğrafta Sakızağacı'nda bir dostlar meclisi görüyoruz. Fotoğraftaki kızımız Fransa'da. Kendisi ziyaretimize geldikçe buraya gelir, ziyaretini kutlarız.

Ulaşmak Nasıl: İstiklal Caddesi'ne girince hemen sağ paraleldeki sokağa girilir. O sokağın adı Süslü Saksı Sokak. Süslü Saksı Sokak boyunca yürünür, küçükçe bir meydana varılır. Meydanda sağınızda Sakızağacı Taksi Durağı var, solunuzda da bir kebapçı. (Kebapçı da bilahare güzel.) Kebapçının solundan yükselen daracık merdivenleri bulup tırmanmak gerekiyor. Tırmanınca meyhanemize varmış oluyorsunuz.

1. Numara

Misket Şarapevi / Beşiktaş

Bu mekanı seneler evvel, Baba Zula, Kökler albümünü çıkarttığında duymuştum. Roll Dergisi, şukela bir söyleşi yapmıştı. Söyleşide bir kutuda Murat Ertel'in açtığı bu şarap evinden bahsediyordu. İnternette arayıp hiçbir şeye ulaşamamıştım. Misket Şarapevi değil Misket Winehouse yazsam ulaşacakmışım. Ulaşamadım... Ben de kafayı kırdığım bir gün Beşiktaş'ı sokak sokak gezip bu mekanı aradım. Sabah çıkıp pek bilmediğim Beşiktaş'ın her sokağını gezmiştim. Akşam vakti artık pes ettiğim anlarda kapının üzerinde miniminnacık yazan misket yazısını gördüm. Bugün irice bir tabelaları var. Bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler.
Misket'in şahsına münhasır taraflarını sayayım: Öncelikle kendi yaptıkları şarapları satıyorlar. Şarabın tadı aromalı maromalı, kimi insanlar hiç sevmiyor ama ben bayılıyorum. Dünyaları içsen de ertesi gün sıfır baş ağrısı. Bir de Jagermeister gibi hiüç farkettirmeden çok fena sarhoş yapıyor. İkinci özelliği inşasının bir kuleye benzemesi. Her katta 7-8 kişinin takılabileceği kadar yer var ve 5 katlı falan olsa gerek. Başbaşa oturmak, rahatça muhabbet edebilmek için ideal. Şaraplarının afrodizyak etkiler taşıdığına dair bir teorim de var. Benim teorim ama... Eskiden Murat Meriç burada efsanevi Türk-İş Funk partileri düzenlerdi. Başka yerlerde devam ediyor ama efsanenin doğduğu yer burasıdır.
Misket'te doğum günü kutlarken.

Ulaşmam İçin Gerekenler: Bunu anlatmakta hep zorlanıyorum. Balık Pazarı'na geldin ya. Balık Pazarı'nın sağından yukarı doğru yürü. Ahtapot Balık Lokantası falan var birsürü balık lokantasının yanından çıkıyorsun. Kız yurdu var oralarda. Kız yurdunun yanında. Bulamazsan kız yurdunu sor.

Hiç yorum yok: