Herbetiz bultan ya kodek!

Pazar, Kasım 7

Dün akşam beri yaşadıklarım

Ablamla yürüyorduk, arabamızı -ablama verilen şirket arabasını- otoparka parkettiğimiz için, otoparktan meyhaneye doğru yürüyorduk. Güneş eğilmeyi geçmiş, uzanmıştı ve ben ablamın i-phone'undan facebookuma bakıyordum. Yürüyordum facebookuma bakarken...
Kumkapı sokaklarında, torbacıların ve değnekçilerin -bu meslek erkanının ikisi de mesleklerine ismini veren işi yapmıyorlar. değnek satan değnekçiler ve torba satan torbacılar olsa ya...- arasında yürüyorduk ki ben bi garip oldum...
Garip olmamın sebebi altımdakiydi. Boşluk beni içine çekiyor sandım oysa başıma gelen şey düşmekti. Biliyorsunuz, sayın yeryüzü doğduğumuzdan beri hepimizi kendine çeker. Ben garip oldum çünkü biz savaşımızı başka alana taşımış bulunduk.
Yaşadıklarımın iki sebebi var:
1- Aklıevvel bir insan belediye çukurunu halıyla örtmüş ve ben o çukuru göremezdim. Halıyla örtmeselerdi de göremezdim çünkü ablamın i-phone'undan facebookuma bakıyordum.
2-Ben aklıevvel sokakta -ki kumkapı sokağında; değnekçilerin ve torbacıların sokağı- ablamın i-phone'undan facebookuma bakarak yürüyorum. Oysa önüme bakarak yürüsem de muhtemelen düşerdim çünkü ben aklıevvel sokakta bir halı görsem dayanamaz, yolumu uzatır yine onun üzerinden yürürdüm.
İlkin boşluk beni çekiyor sandım, sonra anladımki bir belediye çukuruna düşüyorum. O süre içinde düşünülmüyormuş, düşünebilseydim Orhan Veli'den bi alıntı yapıştırırdım bence. Vallahi yapardım ama öyle olmuyo işte. Yürüyosun, son adımını atıyorsun, bir de bakıyorsun düşmüşsün. Hani böyle rüya görmüşsünür, 5 dk sonra rüyanı unutmuşsundur ve kafanda ufacık bir anısı kalmıştır ya... Düşüş anı da öyle bir şey işte. Yürüyüş kısmı var (mutlu), unutulmuş rüya kısmı var (bulanık) ve düşmüş çocuk kısmı var (şaşkın)...
Neyse efendim ben kendime geldiğimde Orhan Veli aklıma geldi, vallahi geldi. Ama Sayın Kanık'la farkımız vardı (beni hayatta tutan fark) Benim sol bacağım Sayın Kanık'ın aksine çukurun dışında kaldı. Aşağı düşeyazan genç fc'yi o bacak tek başına tuttu ve kendisi aşırı yüklenmeden şikayetçi. Gece boyunca rakılı, dansözlü mansözlü ortamda hiç ses etmedi. Ben de mutlu mutlu rakıları yuvarladım. Ne zamanki sıkıcı ev ortamına girdiğim, köftehor beni bağrım bağrım bağrıtmaya başladı. Yarın okula ananemin bastonuyla gideceğim. Bu sefer de aklıma House düştü ama kurcalamak taraftarı değilim.

It is not the fall kills you. It's the sudden stop!

1 yorum:

baharsam dedi ki...

süpersin ya,oyşş çok güldüm