Herbetiz bultan ya kodek!

Salı, Eylül 6

Yezd'de iki gün, bir gece

İsfahan'da bir gece daha kalmayi planlıyorduk ama gece vakti İmam Meydanı'nda otururken ani bir kararla taksiye atladık. Gara gidip Yezd'e giden ilk otobüse bilet alıp kendimizi çöle attık. İsfahan'da İmam Meydanı'ndan kalkmadan önce muhabbet ettiğimiz bir ailenin elime tutuşturduğu kavunla otobüse bindim. Yezd'de inene kadar uyumuşuz. İndikten sonra da adetimiz üzere 3-4 saat de garda kestirip bir gecenin kalma parasından sıyırıyoruz. İşte diğerleri kestirir, ben de mal mal otururken Ali yanıma yanaştı. Ali'nin Yezd'de bir oteli varmış. Tuttu bizi o otele gotürdü, böyle bayağı lüks bir otel ama bizim otele para vermek gibi bir planımız yok. Bu lüks otele bitli otellere verdiğimiz kadar fiyat çekseler de kabul etmedik. Kalacağımız yer belli Sessizlik Kuleleri.
Ali, bizi oteline kadar getirirken aslında gelmemiz gereken sehir merkezine de atmis bulundu. Merkezde soyle bir gezindik. Once Zerdust tapinagina gittik.
Burada Zedrdustler'den biraz bahsetmek lazim. Çölun eski sahipleri oluyorlar. Bugun oldukca az sayıdalar. (10000 civarı.) Sessizlik Kulesi dedigim yer de bu Zerdüştlerin mezarlari. Ölü kimseyi yakmak havayi, gommek de topragi kirletir diye dusunen Zerdüşt kardesler ölülerini kuşlar yesin diye bu kulelere bırakıyorlar. Kuş yemeye once gozden basliyor. Muhtemelen orası çöl, göz de sulu bir organ oldugu içindir. Neyse iste bu kuş once sag gozu yerse meftamiz huzurlu bir yere, once solu gozu yerse izdirap dolu bir yere gidecekmis. Lakin İran devleti, 1940'lı yıllarda bu kulelere olu birakmayi yasaklamis. Bu yuzden Zerdüşt kardeşler, kulenin hemen yanindaki mezarlığa ölülerini gömüp toprağı kirletiyorlar.
Biz de once Zerdüştlerin tapinagini gormek uzere yola ciktik. Bir Yezd caddesini geciyoruz. Her yapi, col kumundan yapilmis gibi. Sapsari tuglalardan yapilmis evler, aralarindaki dar sokaklar Mardin'e benziyor. Tek farki, Mardin'deki evlerin tastan oyma olmalari. Lakin bu sokaklarda şuursuzca dolasmak Mardin'deki kadar keyifli.
Bir de her evin uzerinde nasıl tarif edecegimi bilemedigim gapgarip yapilar var. Boyle dikdortgen prizmasi ama uzerinde oyma isciligi yapilmis gibi duruyor. Butun kenarlari slalom ve uzerinde izgaralar varmis gibi oyulmus. Kafanizda bir sekil olusmadi ama boyle koca koca sekiller iste. Iste bu sekiller havadaki ruzgari alip, sogutup evlere veriyor. Doğal klima işte. İsimleri de bad-gir
Neyse biz bir Yezdli'nin yardimiyla iki otobüs degistirip kendimizi sessizlik kulelerinin oraya atttik. Onumuzde iki kule, iki kardes gibi duruyordu. Yanimiza bolca ekmek ve ton baligi almistik, Ramazan ayinda oldugumuz icin bir koseye sinip gizlice tikiniyorduk. O sirada onunde oturdugumuz evden bir kadin cikti. Aman dedik cok ses yaptik uyaricak derken kadin bize koca bir kap hosmerim verdi. Uzerine de tarcinla Allah ve Ali yazmis. Aslinda tam höşmerim degildi. Höşmerimden daha yesildi ve aromatik bir tadi vardi. Bir de uzerinde Allah ve Ali yaziyordu. Allah tatlisini benden baska kimse sevmedigi icin butun hosmerimi tek baisma yemeye calistim. Bütün yürüyüş ve tırmanış boyunca yedim ama bitiremedim.
Çok uzattım. Biz Sessizlik Kuleleri'ne tirmandik. Kıyısına oturduk. Isfahan'dan beri taşıdığım kavunumuzu kestik ki ecnebi turist kafilesi geldi. Beraber kavun yedik sonra onlar gittiler. Arada yiyişmeye gelen Iranlı genç çiftler ve turistler haricinde ziyaretçimiz olmadı. Bir tek kimse vardi ki asagida kulenin eteklerine oturdu, yarim saat boyunca uzun hava okudu. Bizi gordu mu, gorduyse onemsedi mi, derdi neydi bilemedim ama cok guzel okudu. Sonra kalkti onundeki taşa bi tekme attı, aşağıdaki arabasına atladı gitti.

Sonra gece oldu, biz tulumlari serdik yattik. Bir kum firtinasi, bir kum firtinasi. Agzimiza sicti. Ruzgar, soguk, kum. Bir sekilde geceyi sabah ettik. Sabah kalktim, karşımda bir tekvandocu bir de fotografci. Biri hava ucan tekmeler savuruyor, öteki onun fotoğrafını fonda butun Yezd var. İki lafin belini onlarla kırdık sonra asagi indik, Yezd sokaklarinda bir daha kaybolduk, veletlerle sokakta maç yaptık, caddesinde turladık falan.
Yezd'in caddesi diger Iran sehirlerinden biraz degisikti. Burasi çöl ya. Herkes sabirli. Gozlerinden okunuyor. Mesela marangoz dukkanindaki adama bakiyorum, üstüpü toptancısına bakıyorum, demir doven dayıiya, şeker imalatçısına falan bakıyorum hepsi dükkânına benziyor. Yüz yıldır bu işi yapıyor gibi gözüküyorlar. Anlatması kolay değil ama zanaatkarlarin hepsi zanaatkar orada. Ben de zanaatkar seven bir insanim. O yuzden biraz gönlüm kaldi Yezd'de. Belki emekliliğimde Yezd'e yerlesirim.

Jaipur'dan sevgilerle
fc

Hiç yorum yok: