Herbetiz bultan ya kodek!

Perşembe, Ağustos 25

Alamut Kalesi'ne Giderken:

Daha Iran lafi ilk gectiginden beri Cengiz'in tek bekledigi sey Alamut Kalesi'ydi. Kendisi Hasan Sabbah'a tapar. Hakkindaki (muhtemelen onla carpilmis) efsaneleri kendisi de onlar carparak anlatir. Ne kadar mukemmel bir insan oldugunu anlatmakla bitiremez. Dedigim gibi basindan beri Cengiz'in aklindaki tek sey Hasan Sabbah'in kalesi olan Alamut Kalesi'ydi.
Kale Tahran'a komsu Kazvin sehrinin 100 km kadar disinda yer aliyor. Gitmek bizim gibi suyu hesaplayarak icen tipler icin korkutucu. Hesaplara gore 2 gunluk harcama paramizi yalnizca oraya ulasmak icin vermemiz gerekiyor ama kaleyi gormekten baska hicbir sey Cengiz'in umrunda degil. Kale bir dagin tepesinde biz Derbend Dagi'na tirmanirken etrafimizdaki dagcilara surekli olarak Alamut Kalesi'ni soruyorduk ve herkesin verdigi bilgi kirintilariyla nasil gidecegimizi ve kac para verecegimizi hesaplamaya calisiyorduk.
Simdi bir parantez acip Saleh'i anlatmak gerekiyor. Burada herkes super profesyonel aletlerle tirmanirken daga elinde iki poset, uzerinde gomlek ve pantolonla cikan bir tip. Yolda herkesin bize 6 saatlik yolu 1 saat 2 saat diye yedirirken yalnizca o "En az 4.5 saatiniz var kanka." demisti biz onun biraz mal oldugunu dusunmustuk. Megersem dogruyu soyleyen tek insan oymus. Kendi kendine hizli hizli yuruyor, sik sik molalar verip bulutlarin, tasin falan fotograflarini cekiyordu. 6 saatin sonunda Shirpala'ya vardigimizda da hostelin terasinda oturmus kitap okuyor bulduk onu. Ne okudugunu sordum Asimov okuyormus. Sabah gorusuruz diyince "Olmaz" dedi "Yarin sabah 8'de iste olmam gerekiyor." Biz tabii adamin deli olduguna kanaat getirdik.
Sabah kamp yaptigimiz alanda onu gordum. İşe gitmeyecek miydin? dedim vazgectiğini zirveye tırmanacağını soyledi. Biz Alamut'a gidiyoruz diyince zirveden vazgecti bizimle geldi.
Dağdan inmemiz neredeyse aksami buldu. O noktada ikiye ayrildik. Ben, Cengiz ve Saleh Alamut'a gittik. Bogac ve Su Tahran'da kaldilar. Saleh'in de Alamut'a nasil gidilecegine dair bir fikri yoktu ama kervani yolda duzmek uzere otobus garina gittik.
Garda biraz karisikliklar yasadik. Araba bizden 10.000 tumen istedi meger 4.000 tumene de gidiliyormus. Neyseki parayi vermemistik. Saleh biraz saf bir cocuk. Yolda beni uykumdan uyandirdi ve inmemiz gerektigini soyledi. "Aptal bir adam bizi Kazvin'e goturecegini soyledi. Burada inmeliyiz." dedi. Anlamadim adam niye aptal? Adami kaziklayacak miyiz? Uyku sersemi bunlari anlamaya calisirken otobusten indik. Ben uyurken yanina birisi oturmus ve bizi Kazvin sehrine goturebilecegini soylemis. Alamut Kalesi'ne Kazvin'den gidilir tamam ama bir seyler biraz garipti. E-6 muadili bir yolun ortasinda indik ve yol kenarindan yurumeye basladik. Kara kuru Gollum gibi bir adami yolun kenarindan takip ediyorduk. Yolun karisina gectik ve yari insaat alanlarinin arasindan yuruyorduk. Adam gayet acik bir sekilde bizi gasp edecek uygun bir yere goturuyordu ve biz mal mal onu takip ediyorduk. Yanimizdaki dil bildigi icin guvendigimiz arkadasimiz Saleh hepimizden daha safti. Çakımın bıçağını açtım elim cebimde hazir bekliyorum. Bu arada uykudan yeni uyanmisiz, saat 04.00, soguktan donuyoruz ve ustune yagmur bastirdi. Bir yandan Gollum'u takip ediyoruz ve Gollum Saleh'e durmaksizin bir seyler anlatiyor. Isteksiz homurtularimizi duydukca arkasini donup bize Turkia Murkia bir seyler geveliyordu. Birkac taksiciyle konustu ama fiyatta anlasamadi. Biz Gollum'u takip ederken, saat 4.15 iken ve yagmur sakir sakir yagarken yanimizdan gecen arabayla anlasti. Yanimizdan gecen araba siradan bir arabaydi ama Iran'da butun siradan arabalar bos ise taksidir. Bu adamin tesadufen gecmedigi asikardi. Acikca bizi gaspetmeye goturen arabaya binmistik. Butun seyahat param yanimdaydi ve cebimde cakiyla bekliyordum. Saleh, Cengiz ve ben arkada Gollum ve surucu on tarafta ilerlemeye devam ettik. Sonra yoldan zebellah gibi bir adam aldik, on tarafta Gollum'un yanına sıkıştı. O anda Saleh'e tam bu noktada otel bakacagimizi soylettik, Cengiz onundeki Gollum'u yari yumruklayarak durttu falan ve biraz bidi bidi yaptiktan sonra bizi arabadan azad ettiler. Birakildigimiz icin sansliydik. Ayrica sansliydik cunku o anda indigimiz meydanda sabah namazindan cikan buyyuk bir kitle vardi. Kazvinde Turkler bolmus. Cogu Turkce konusabiliyordu ve bizi Vel-i Asr Meydani'na gonderdiler.
Vel-i Asr Meydani'na vardigimizda saat 5i geciyordu. Taksicililerle konustuk bizi Alamut'a giden yolda bir koye kelle basi 6000 tumene ondan gotureceklerini sonraki yol icin bir 6000 tumen daha istediklerini soylediler. Iran da taksiler dolmus gibi kelle basi oarayla calisiyor. Ucumuz uc farkli taksiyle gitsek yine ayni parayi verecegiz. Fazla geldi ve uykusuzluktan geberiyorduk. Gittik meydanda yol kenarina tulumlarimizi serdik ve 1'er saat nobetlese uyuduk.
Benim nobetim sirasinda uyaniktim ama yatar vaziyetteydim. Tepemde bir araba durdu ve icinden sirt cantali tipler cikti. "Aleamouutt?" dedim yes dediler. "Tahsii cen tuman?" dedim Six thousand six thousand dediler. Meger sabaha karsi konustugumuz taksici bizi kaziklamamis. Neyse kalktik bir taksiciyle butun yol kelle basi 8.000 tumene butun yol icin anlastik ve 106 km uzakliktaki Alamut Kalesi'ne dogru yol aldik.
Yolda ne kadar uykusuz olsam da gozlerimi kirpamiyordum. Essiz manzalari gecerek yol aliyorduk. Bulutlari kesen daglarin tepesindeydik, yarim saat kadar bulutlarin icinde yol aldik. Yaklasik 8de bindigimiz taksi 11.30da Alamut Kalesi'ne vardi.
Alamut Kalesi oyle normal bir kale. Cengiz'in cilginca istemesini anlamadim ama Saleh'le oylece gezdik iste. Sonra donduk

Hiç yorum yok: